Hollanda’da aşırı sağcı PVV’nin zaferiyle sonuçlanan 22 Kasım seçimleri

November 23, 2023
by Harun Reşit Halisoğlu, published on 23 November 2023
Hollanda’da aşırı sağcı PVV’nin zaferiyle sonuçlanan 22 Kasım seçimleri

Hollanda’da 7 Temmuz 2023 tarihinde hükümetin görevi bırakması ve dahası Hollanda’nın en uzun süre görev yapan Başbakanı olma unvanını taşıyan Mark Rutte’nin (Liberal Parti, VVD) ulusal siyasetten ayrıldığını duyurmasıyla Hollanda’da genel seçim heyecanı başlamıştı. Bu gelişme üzerine hemen kollarını sıvayan otoriteler yeni genel seçim tarihi olarak 22 Kasım’ı belirlemişlerdi. Seçimin galibinin belli olmasıyla, uluslararası arenada önemli bir konuma sahip olan bu yüzölçümü küçük, fakat ekonomisi büyük ülke dün tüm dünyanın bakışlarını üzerine toplamayı başardı.

22 Kasım seçim sonuçları

Dün akşam (22 Kasım) itibarıyla oy verme işlemi ülke genelinde tamamlanmış bulunuyor. Açıklanan sonuçlara göre aşırı sağcı Özgürlük Partisi (PVV) 37 koltuk, Yeşil Sollar ve işçi Partisi ittifakı (GL-PvdA) 25 koltuk, liberal VVD 24 koltuk ve orta sağın yeni partisi Yeni Toplumsal Sözleşme partisi (NSC) 20 koltuk ile en çok oy alan partiler oldu. Hükümeti kurabilmek için 75+1 milletvekili yeterli. Sonuçlarla ilgili grafiklere ve diğer verilere ulaşmak için burayı tıklayabilirsiniz.

Seçimden önce mülteci bir aileden gelen ve Türk kimliği de taşıyan Rutte’nin halefi Dilan Yeşilgöz’ün sandıklardan birinci parti (veya ikinci) olarak çıkması yönünde bir beklenti vardı, fakat VVD ancak üçüncü büyük parti olabildi.

NSC’nin kurucusu Pieter Omtzigt siyasete duyulan güvensizliğin yükseldiği bir ortamda yeni partisi ile seçmene yeni bir seçenek sunmuştu ve bu seçimde belirleyici olması bekleniyordu. Nitekim öyle de oldu. İlk katıldıkları seçimlerde 20 koltuk kazandılar. Omtzigt’in genel olarak sağ eğilimli seçmenlere hitap ettiğini de kayda geçirmiş olalım.

Tek başlarına arada kaynayıp gitmektense güçlerini birleştirerek seslerini duyurmayı hedefleyen GL ve PvdA bu amaçlarına ulaştı. Eski Dışişleri Bakanlarından Timmermans’ın liderliği altında bir araya gelen bu iki parti PVV’den sonra en büyük ikinci parti oldu. Sağ akım siyasetin güçlendiği bir dönemde sol partilerin bu ittifakının öne çıkması dikkat çekici.

Hristiyan Demokratlar (CDA), Hristiyan Birlik (CU) Demokratlar (D66) ve VVD görevi bırakan iktidarın ortaklarıydılar ve bu dört parti de seçimden koltuk kaybederek çıktılar. Şimdi kapalı kapılar ardında keşke hükümeti öylece devirmeseydik şeklinde serzenişte bulunuyorlar mıdır?

Hollanda’yı neler bekliyor?

Seçimin Hollanda’daki yaşama etkisi ne olacak? Herkesin zihnindeki soru bu. Nitekim bu sadece Hollanda değil Avrupa siyaseti için de önemli bir gelişme.

Bugün Hollanda’da çalıştığım yerde seçimin sonuçlarını görüşmek üzere apar topar bir toplantı düzenlendi. Burada insanların görüşleri dinlendi ve onlara kendilerini ifade etme imkanı sunuldu. Böyle bir düşüncenin kendisi bile çok güzel, ama konuşulanları duydukça bunun ne kadar gerekli olduğunu fark ettim.

Toplantıda söz alan Hollandalılardan seçimin sonucunda ortaya çıkan tablodan ‘utanç’ duyduğunu söyleyen de vardı, seçmenin kararına güvenmek gerekir diyen de. Eğitimli ve belirli bir gelir düzeyine sahip Hollandalılar arasında aşırı sağcı, İslam ve yabancı düşmanı bir partinin iktidara getirilmiş olmasından kaynaklanan yoğun bir hayal kırıklığı hakim. Bu grup içerisinde Hollanda seçmenin nabzının gerçekten tutulmadığı yönündeki görüş ağır basıyor.

Hollanda’da bir süredir barınma sorunundan güvenlik açıklarına kadar pek çok sorun için yabancılar hedef gösteriliyor ve seçmen PVV’yi açık ara farkla birinci parti seçerek bu konuda duyduğu huzursuzluğu göstermiş oldu. Dolayısıyla PVV’ye verilen oyların Wilders sevgisinden değil, mevcut siyasi yapının halkın sorunlarına çözüm bulamamasının yarattığı öfkeden olduğu söylenebilir. Yabancılara yönelik öfkenin artmasında VVD lideri Yeşilgöz’ü suçlayanlar da var. Bu suçlamaların nedeni, Yeşilgöz’ün oy kazanma pahasına yabancılara yönelik öfkeyi körüklediği, fakat sonrasında oyları kendisine kanalize edemeyerek PVV’nin başarısının önünü açtığı düşüncesi. Görünen o ki diğer partilerin bu konuda söyledikleri de seçmeni PVV’ye oy vermekten vazgeçirememiş.

Filistin sorunu seçimin sonuçları üzerinde belirleyici bir etki doğurmadı diyebiliriz. Her ne kadar kamuoyu bu konuyu yakından takip etse de yabancılara yönelik öfke ve geleceğe ilişkin kaygılar hem Ukrayna’daki hem de Ortadoğu’daki savaşın önüne geçti.

Meclis’te en uzun süre milletvekili olarak görev yapma ünvanını elinde bulunduran Wilders yaptığı ilk açıklamada anayasaya aykırı hareket etmeyeceklerini ifade etti. Bu açıklama olumlu yönde olsa da PVV seçim beyannamesini okuduğunuzda Wilders ve ekibinin toplumu kutuplaştırıcı bir anlayışa sahip olduğunu ve bu yönde bir dil kullandığını görebiliriz (örneğin tüm mültecilerin ‘zenginlik peşinde olan kimseler’ olarak nitelenmesi).

Seçim sonuçlarına göre Wilders’ın Başbakanlık görevini üstlenmesi muhtemel duruyor. Timmermans (GL ve PvdA) ve Jetten (D66) seçim öncesinde Wilders ile çalışmayacaklarını açıklamışlardı, ama hükümeti kurmak için Wilders’a Yeşilgöz (VVD) ve Omtzigt (NSC) ile yapacağı ittifak yetiyor. Dolayısıyla mevcut tabloda Timmermans ana muhalefet lideri olacak gibi gözüküyor.

PVV’nin önümüzdeki dönemde karşılaşacağı bir sorun da kadrosunda daha önce bakanlık yapmış kişilerin bulunmaması. Bu durum, bazı çevrelerce önemli bir eksiklik olarak görülüyor. Yukarıda bahsettiğim toplantıda olduğu gibi, memurlar da bakanlıkların takip ettikleri politikaların radikal olarak değişmesinden endişe ediyorlar.

Sonuç

Hollanda seçmeni önümüzdeki dönem için sandıkta söyleyeceğini açık bir şekilde söylemiş oldu. Hükümetin kurulmasından hükümet programının yazılmasına kadar daha pek çok husus bilinmediği için yapılacak yorumlar şu anda eksik kalır. En çok oy alan üç partinin her konuda bir araya gelerek belli bir karara varabileceklerini söylemek de şu anda mümkün değil. Hangi partinin hangi bakanlığa talip olacağını da şu anda bilmiyoruz. Bu nedenle geleceğe ilişkin hemen bir tahminde bulunmak zor, fakat PVV’ye oy vermeyen ve bunun sokakta yaşatacağı sorunları tahmin edebilen Hollandalıların moralleri bozuk. Farklı kültürel kökenlerden gelenlerin de gelişmeleri anlayıp değerlendirmeye çalıştıklarını tahmin etmek güç değil.

You may also like

İsrail Uluslararası Adalet Divanı’nda

January 31, 2024
by Harun Reşit Halisoğlu and Haşim Tekineş, published on 31 January 2024
Adalet Divanı'nın son İsrail kararını hukukçu Harun Reşit Halisoğlu değerlendirdi.

Putin Tutuklanır mı?

March 26, 2023
by Yasir Gökçe, Hakan Kaplankaya, Harun R. Halisoğlu and Mehmet Bozkaya, published on 26 March 2023
Hukuk Günlüğü'nde Dr. Yasir Gökçe, Hakan Kaplankaya, Harun R. Halisoğlu ve Mehmet Bozkaya Uluslararası Ceza Mahkemesi(ICC)'nin Putin hakkında verdiği tutuklama kararını ve TurkeyTribunal tarafından yapılan, Türkiye'de işlenen insanlığa karşı suçlara ilişkin ICC başvurusunu ele aldılar.
No items found.