AB Genişleme Raporu ve Türkiye’yi Bekleyen Bazı Tehlikeler

October 15, 2022
by Enes Esen, published on 15 October 2022
AB Genişleme Raporu ve Türkiye’yi Bekleyen Bazı Tehlikeler

Avrupa Birliği Komisyonu’nun aday ülkeleri değerlendirdiği 2022 Genişleme Raporu 12 Ekim’de açıklandı. Raporun Türkiye’ye ilişkin kısmında özellikle siyasi kriterler ile hukukun üstünlüğü ve temel haklar fasıllarında çok ağır eleştirilerin yer alması Ankara’daki yetkililerin sert tepki vermesine neden oldu. 

Dışişleri Bakanlığı yaptığı yazılı açıklamada “AB’nin, siyasal sistemimize, siyasetçi ve yöneticilerimize, ülkemizdeki temel hak ve özgürlükler ile bazı yargı kararlarına ve terörle mücadelemize yönelik haksız iddialarını tümüyle reddediyoruz,” ifadelerini kullandı. Mutat olarak rapor taslağının Dışişleri Bakanlığı yetkililerine önceden iletildiğini ve Türkiye aleyhine olan ifadelerin kaldırılması veya tadil edilmesi için Türk diplomatlarının AB makamları nezdinde birçok girişimde bulunmuş olduğunu burada kaydetmek gerekiyor. Raporun temel bulgularının incelenmesinden ise bu girişimlerin istenilen sonucu vermediği görülüyor. 

Esasen Türkiye’deki gelişmeleri takip edenler için raporda belirtilen eleştiriler ve ortaya konulan tespitler şaşırtıcı değil. Bununla birlikte, raporda Türkiye’deki demokratik gerileme hakkında çokça tartışılan ve önem arz eden temel bulgular dışında, Ankara açısından ileride sıkıntıya yol açacak başka konulara da yer veriliyor. 

Rusya ve Gümrük Birliği 

Bu bağlamda, raporda Ukrayna Savaşı’nın başlamasından itibaren Türkiye’nin Rusya’yla artan ilişkilerinden AB’nin duyduğu rahatsızlığa çok sayıda atıf bulunuyor. Esasen, Ankara ve Moskova arasında son dönemdeki temaslardan ve Türkiye’nin Batı ülkelerinin yaptırımlarının delinmesinde rol oynamasından AB’nin duyduğu rahatsızlık bir sır değil. Örneğin Fransa Dışişleri Bakanı Catherine Colonna Eylül ayında gerçekleştirdiği Ankara ziyaretinde, Türkiye tarafından Rusya’ya yönelik yaptırımların altının oyulmaması gerektiğini dile getirmişti. Ahiren 6 Ekim’de Ankara’yı ziyaret eden Avrupa Komisyonu’nun Finansal Hizmetler, Finansal İstikrar ve Sermaye Piyasaları Birliği'nden Sorumlu Üyesi Mairead McGuinness de, Ukrayna savaşının başladığı günden itibaren Rus şirketleri ile giderek artan şekilde işbirliği yapan Türk şirketlerini AB yaptırımları kapsamına girme riskine karşı uyardı. 

Batılı ülkeler Rusya’nın savaş kapasitesini zayıflatmaya matuf yaptırımların zamanla etki göstereceğini ve Rus ordusunun zayıf düşeceğini öngörüyor. Nitekim Ukrayna savaşı öncesinde silah üretiminde kullanılan çip ve başka kritik parçaları yurtdışından ithal eden Rusya’nın, savaş sonrasında bu kritik parçaları eskisi gibi rahatlıkla tedarik edemediğine ve bu yüzden silah üretiminde zorlandığına dair çeşitli haberler basına yansımıştı. Bahse konu haberlerde, Rusya’nın kısa vadeli bir çözüm olarak ülkedeki bulaşık makineleri ve buzdolaplarının bilgisayar çiplerini sökerek bunları silah üretmek için kullandığı belirtiliyordu. Bu sıkıntının çözülmesini teminen Rusya’nın üçüncü ülkeler aracılığıyla ambargoyu delmeye çalıştığı biliniyor. 

Bu çerçevede, son AB raporunda Türkiye-Rusya ilişkilerinde esas rahatsızlığın nereden kaynaklandığına parmak basılıyor. Raporun Dış İlişkiler kısmında Türkiye’nin Wassenaar Düzenlemesi ile Füze Teknolojisi Kontrol Rejimi’nde yer alan ihracat ve çift kullanım kurallarına uymadığı ifade ediliyor. Türkiye’nin 1996 yılında kurucu ülke olarak dahil olduğu Wassenaar Düzenlemesi’nde konvansiyonel silahlar, çift kullanımlı malzeme ve teknolojinin ihracatının kontrol edilmesine yönelik düzenlemeler bulunuyor. Türkiye’nin 1997 yılında dahil olduğu Füze Teknolojisi Kontrol Rejimi’nde ise menzili ve taşınabilen yük kapasitesi belli bir eşiğin üstünde olan balistik füzelerinin, seyir füzelerinin ve diğer insansız fırlatma sistemlerinin yayılmasının sınırlanması amaçlanıyor. Diğer bir deyişle, AB Komisyonu Türkiye’yi bahse konu anlaşmalara uymayarak Rusya’nın silah sanayisinde kullanılacak malzemeleri normal ticari faaliyetler yoluyla tedarik etmekle suçluyor.    

Konuya ilişkin rapordaki diğer bir paragrafta ise şu ifadeler yer alıyor: 

“Türkiye'nin Rusya'ya yönelik kısıtlayıcı AB tedbirlerine uyum sağlamaması, AB-Türkiye Gümrük Birliği kapsamında çift kullanımlı mallar dahil olmak üzere, ürünlerin serbest dolaşımı nedeniyle özellikle endişe vermektedir. Bu, AB'nin kısıtlayıcı tedbirlerine zarar verme riskini doğurmaktadır. Gümrük Birliği'nin işlemeye devam etmesi için tarafların mevcut kurallara tam olarak riayet etmesi ve karşılıklı güveni sarsmaktan kaçınması gerekmektedir.”

Bu çerçevede, Ukrayna’nın işgali nedeniyle Rusya’ya Batılı ülkeler tarafından uygulanan yaptırımların en önemli ayağını oluşturan Rusya’nın silah sanayisini hedef alan kısmının Türkiye üzerinden delinmeye devam edilmesi halinde, Türkiye’nin bir bütün olarak Gümrük Birliğine erişiminin kısıtlanmasının dahi AB makamları tarafından gündeme alınabileceğine raporda işaret ediliyor.

Mali Eylem Görev Gücü (FATF)

Türkiye hakkında diğer bir önemli uyarı ise kara para aklama ve terörün finansmanının önlenmesinde dünyanın önde gelen kuruluşlarından OECD bünyesindeki Mali Eylem Görev Gücü’nün (FATF) gri listesinde Türkiye’nin yer alması çerçevesinde dile getirildi. MASAK’ın yetkilerinin 2018 yılında büyük ölçüde tırpanlanması üzerine, Türkiye’nin kara paranın aklanmasıyla yeterli mücadele etmediğine dair duyulan endişelerin giderilmesi için FATF, Türk makamlarına çeşitli tavsiyelerde bulunmuştu. Bu tavsiyelerin görmezden gelinmesi üzerine Türkiye 2021 Ekim ayında FATF tarafından gri listeye alınmıştı. 

Bir ülkenin FATF’ın gri listesinde kalmaya devam etmesi halinde neler olabileceğini dünyanın en büyük bağımsız mali denetim firmalarından biri olan KPMG şu şekilde ifade ediyor. “Bu durum ihracat ve ithalat ağı yüksek olan şirketlerin çeşitli yaptırımlarla ve ek yükümlülüklerle (detaylı durum tespit çalışmaları, denetim, sıkılaştırıcı tedbirler vb.) karşılaşması sonucu pazar paylarının daralmasına sebebiyet verebilecektir. Tüm bu etkenlerin sonunda ise, ilgili ülkelere sermaye akışı olumsuz etkilenebilecek olup hem finans sektörünün hem de reel sektörün likidite sıkıntısı yaşaması muhtemel olacaktır. Örnek vermek gerekirse, 2018 yılında gri listeye alınan Pakistan’dan bugüne kadar 35 milyar $ tutarında yabancı sermaye çıkışı gerçekleşmiştir.”

Raporda AB adayı bir ülke olması nedeniyle AB’nin henüz Türkiye’yi yüksek riskli ülkeler listesine dahil etmediği, bununla birlikte Türkiye’nin AB ve FATF’ın uyarılarını görmezden gelmeye devam etmesi ve bu alanda ilerleme kaydetmemesi halinde Türkiye’nin AB’nin yüksek riskli ülkeler listesine alınacağı ifade ediliyor. AB’nin Türkiye’yi yüksek riskli ülke olarak kabul etmesi durumunda Türk şirketlerinin rutin ticari ve finansal faaliyetlerinde engeller çıkması, uluslararası para aktarımında zorluklar yaşanması ve ülkeden sermaye kaçışının hızlanması yüksek ihtimaller dahilinde yer alıyor.  

İnternetin Geleceği İçin Beyanname

Öte yandan, Nisan ayında 60 ülkenin katılımıyla güvenilir internetin prensiplerini ortaya koymak için ilan edilen İnternetin Geleceği İçin Beyannamesine Türkiye’nin neden imzacı olarak çağrılmadığı ilk defa AB raporundan öğrenilmiş oldu. Raporun İfade Özgürlüğü faslında, Türkiye’nin güvenilir internet için demokratik ilkeler, temel haklar ve insan hakları kriterlerini sağlayamadığı için İnternetin Geleceği İçin Beyannamesine imzacı olarak davet dahi edilmediği kayda geçiriliyor.      

Her ne kadar söz konusu Beyanname’ye Türkiye’nin imzacı olarak davet edilmemiş olması sadece sembolik bir anlam taşısa da, son dönemlerde Batılı ülkeler tarafından demokratik ilkeler ve insan hakları temelinde tertip edilen birçok etkinlik ve organizasyona Türkiye’nin katılımının engellendiği veya tartışma konusu olduğu görülüyor. Ekim başında 44 ülkenin katılımıyla gerçekleştirilen Avrupa Siyasi Topluluğu toplantısına da benzer nedenlerle sadece Türkiye’nin daveti sorun olmuştu. Önümüzdeki dönemde de Türkiye’nin benzer oluşumlardan dışlanması şaşırtıcı olmayacaktır.

Sonuç

Türkiye’nin AB tam üyeliğinin mevcut şartlarda hayal olması nedeniyle, AB Komisyonu raporundaki, ülkedeki demokratik gerilemeye yönelik eleştirilerin bir etkisinin olmayacağı düşünülebilir. AB’nin son genişleme raporuna ilişkin Dışişleri Bakanlığı’nın yaptığı açıklama da Türkiye’nin AB’nin raporlarını ciddiye almadığı ifadesiyle nihayet buluyor. 

Ne var ki, raporda, AB’nin gerek Rusya gerek diğer konularda duyduğu rahatsızlıklar nedeniyle Türkiye’nin bazı oluşumlardan dışlandığı belirtiliyor. Ayrıca önümüzdeki dönemde Gümrük Birliği’ne erişim ve kara para aklama konusunda yüksek riskli ülkeler listesine dahil edilme gibi AB’nin Türkiye’yi ekonomik olarak zora sokabilecek önlemler alma yoluna gidebileceğine dair raporda açık işaretler de bulunuyor.

Bu itibarla, Türkiye’nin ihracatının yarısına yakınını gerçekleştirdiği, cari açık problemi olan Türkiye’ye en fazla turist gönderen ülkelerin bulunduğu ve milyonlarca Türk vatandaşının yaşadığı AB’nin Türkiye’yi nasıl gördüğünü ortaya koyan bu raporu ciddiye almak ülke menfaatlerine uygun bir hareket tarzı olacaktır.

You may also like

No items found.