Orta Asya’nın Yeni Ortak Arayışları

November 8, 2025
by Mehmet Demirbaş, published on 8 November 2025
Orta Asya’nın Yeni Ortak Arayışları

Orta Asya, 19. yüzyılda İngiltere ile Rusya arasında yaşanan jeopolitik rekabet tarihe “Büyük Oyun” olarak geçti. O dönemde Avrasya’nın kalbini kontrol etmenin Asya’daki kolonileri elde tutmak için önemli olduğu düşünülüyordu. Ekim Devrimi’nden sonra Sovyetler Birliği’nin kurulmasıyla, Orta Asya’nın dış dünyayla bağlantısı koptu. Ancak 1990’ların başında Sovyetlerin dağılmasıyla birlikte, Türki cumhuriyetler bağımsızlıklarını kazandı ve Orta Asya yeniden jeopolitik bir hareketliliğe sahne oldu. Bu bölge artık yalnızca Rusya’nın değil, Çin’in, Amerika Birleşik Devletleri’nin ve hatta Türkiye’nin de ilgi alanında bulunuyor. 

Bununla birlikte, Ukrayna Savaşı sonrası Moskova’nın bölgedeki geleneksel etkinliği azalmaya başladı. ABD ve Çin, Rusya’nın azalan gücünden doğan nüfuz boşluğunu doldurmaya çalışıyor. Bu bağlamda, ABD lideri Trump, 6 Kasım’da Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan liderlerini ilk kez Beyaz Saray'da ağırladı.

Moskova’nın Azalan Etkisi ve Ukrayna Savaşı Sonrası Güç Boşluğu

Orta Asya’nın toplam yüzölçümü yaklaşık 4 milyon kilometrekare, toplam nüfusu ise yaklaşık 84 milyon civarında. Bu geniş coğrafya, genç nüfusu, enerji zenginlikleri, stratejik geçiş yolları ve büyüyen altyapı ağlarıyla Avrasya’nın tam merkezinde yer alıyor.

Kazakistan petrol, uranyum ve nadir toprak elementleriyle öne çıkarken, Türkmenistan doğalgaz rezervleriyle dünyanın önde gelen üreticilerinden biri olarak dikkat çekiyor. Özbekistan altın ve pamuk ihracatıyla bölgenin ticaret merkezlerinden biri hâline geldi. Kırgızistan altın madenciliği ve hidroelektrik potansiyeliyle büyüyor; Tacikistan ise su kaynaklarıyla bölgenin “hidrolojik kalbi” olarak adlandırılıyor, Amu Derya ve Panj nehirlerinin büyük bölümü buradan doğuyor. Bu doğal zenginliklerin tamamı, bölge ekonomilerinin çeşitlenmesini sağlarken aynı zamanda uluslararası rekabeti daha da derinleştiriyor.

Orta Asya’nın uzun yıllar boyunca Rusya’nın “arka bahçesi” olarak görülmesi boşuna değildi. Enerji hatları, güvenlik yapıları, ekonomik sistemler hâlâ büyük ölçüde Moskova’nın etkisi altında. Bölgedeki yönetici elitlerin çoğu Sovyet döneminde yetişmiş kuşaklardan geliyor; bu nedenle Rusya’nın kültürel ve zihinsel etkisinin azalması birkaç kuşak alacak gibi görünüyor.

Kazakistan’daki Baykonur Uzay Üssü bu etkinin sembolik göstergesi olmaya devam ediyor — yalnızca teknolojik bir tesis değil, aynı zamanda askeri ve stratejik açıdan Rusya’nın bölgedeki varlığını temsil eden bir üs. Hukuken hâlâ Rusya’ya kiralanmış toprak statüsünde bulunuyor.  

Ne var ki, 2022 yılında Ukrayna Savaşı’nın başlamasıyla birlikte, Rusya’nın Orta Asya’daki etkisi belirgin şekilde azalmaya başladı. Moskova’nın dikkati ve kaynakları Ukrayna cephesine kaymış durumda. Çin, Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri, Hindistan ve Japonya gibi aktörlerin Orta Asya ülkeleriyle yakın zamanda çok sayıda zirve düzenlemesi de bölgenin dış politikada yeni ortaklıklar aradığına ediyor. 

Çin’in Bir Kuşak Bir Yol Stratejisi ve Yeni Ticaret Hatları

21. yüzyılın başında Çin, bölgede iddialı bir aktör olarak sahneye çıktı. Çin Devlet Başkanı Şi Jinping (Xi Jinping), 2013 yılında Kazakistan’da yaptığı tarihi konuşmayla Yeni İpek Yolu vizyonunu açıkladı. Daha sonra “Bir Kuşak Bir Yol” adını alan bu proje, Çin’in küresel ekonomik stratejisinin merkezine yerleşti. Bu tarih yalnızca Çin’in dünya ticaretine yeni bir yön verme hamlesi değil, aynı zamanda Orta Asya’nın Çin merkezli ticaret ve ulaştırma ağlarının önemli güzergâhlarından biri hâline geldi. 

Yeni Çin–Kazakistan–Avrupa demiryolu hattı, Kazakistan üzerinden Hazar’a, oradan da Bakü ve Tiflis aracılığıyla Avrupa’ya uzanıyor. Bu altyapı ağının merkezinde, Hazar Denizi kıyısındaki Kazakistan’ın Aktau Limanı, Türkmenistan’daki Türkmenbaşı Limanı, Özbekistan’daki Navoi Lojistik Merkezi ve Çin sınırına yakın Almatı gibi şehirler bulunuyor. Bu hat, Çin’i Orta Asya üzerinden Avrupa’ya bağlayarak bölgeyi kara taşımacılığı için stratejik bir transit koridoru hâline getiriyor. Ancak bu devasa projeler, aynı zamanda bölge ülkelerinin Çin’le ekonomik olarak iç içe geçmesine ve Pekin’e karşı belirgin bir ekonomik bağımlılık geliştirmesine de neden oldu.

Türkiye’nin Kaybolan Yumuşak Güç Avantajı

Türkiye ise bu süreçte farklı bir yönüyle öne çıkmıştı. Orta Asya’nın 1990’larda bağımsızlığını kazanması Ankara için hem tarihsel hem de duygusal bir fırsattı. Turgut Özal ve Süleyman Demirel gibi dönemin liderleri, bu yeni cumhuriyetlerle kişisel düzeyde güçlü kardeşlik ilişkileri kurdular. Bu ilişkiler, Türk Devletleri Teşkilatı ve çeşitli kültürel protokollerle kurumsal bir kimlik kazandı. Türkiye’nin başarısının sırrı, bu diplomatik ilişkilerin halk düzeyinde de karşılık bulmasıydı. Bu tabanı güçlendiren diğer bir unsur da 1990’lardan itibaren bölgede açılan okullar, üniversiteler, kültür merkezleri ve iş platformlarıydı. 

Bunlar sayesinde Türkiye’nin etkisi yalnızca siyaset sahnesinde değil, toplumun her katmanında hissediliyordu. Orta ölçekli sanayiciler, tüccarlar ve yatırımcılar bu ağ etrafında ekonomik ilişkiler kurdu; eğitim ve kültür alanında başlayan bağlar zamanla ticaret ve sanayiye dönüştü. Bu iki yönlü — tepeden siyasi, tabandan toplumsal — yapı, Türkiye’nin Orta Asya’daki yumuşak gücünün temelini oluşturdu. Ankara o yıllarda “model ülke” olarak görülüyor, Türk dili ve kültürü bölge genelinde prestij kazanıyordu. Ancak son on yılda, maalesef Türkiye’nin Orta Asya’daki yumuşak gücünün ve ekonomik ilişkilerinin ciddi ivme kaybettiği görülüyor.  

AB ve ABD’nin Bölgeye Yeni Açılımı

Orta Asya ülkeleri bu dönemde sadece Rusya ve Çin gibi iki güç arasında sıkışıp kalmak istemedikleri için yeni bir stratejik çıkış yolu arayışına yöneldiler. Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Türkmenistan, Batı’yla, özellikle Avrupa Birliği ve ABD ile ilişkilerini çeşitlendirmeye başladı. Avrupa Birliği “AB–Orta Asya Ortaklık Girişimi” kapsamında enerji, yeşil ekonomi ve dijital dönüşüm projelerini destekledi.

Tam da bu dönemde, Amerika Birleşik Devletleri de bölgeye ilgi göstermeye başladı. 6 Kasım 2025’te ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray’da Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan liderlerini ağırladı. Daha önce de ABD Başkanı Biden, 2023 yılındaki New York’taki Birleşmiş Milletler Zirvesi marjında yine C5+1 formatında devlet başkanları düzeyinde bölge ülkeleriyle bir toplantı gerçekleştirmişti.

Trump görüşmede “Sovyet döneminden kalan ticari kısıtlamaları kaldıracağız, Amerikan yatırımcılarını Orta Asya’ya getireceğiz” diyerek Washington’un yeni stratejisini ilan etti. ABD’nin projeleri bölge ülkelerinin kendi doğal zenginlikleri üzerine kuruldu. Bu bağlamda, kritik mineraller ve nadir toprak elementleri konusu da gündeme geldi. ABD, bu kaynakların Çin’e olan küresel bağımlılığı azaltmak için Orta Asya ile işbirliğini artırmak istiyor. Trump’ın “Hiçbir Amerikan başkanı Orta Asya’nın değerini benim kadar anlamadı” sözleri, Washington’un bölgeye verdiği önemi açıkça gösterdi. Kazakistan’ın Abraham (İbrahim) Anlaşmaları’na katılma kararı ise zirvenin diplomatik sembolü haline geldi.

Rusya geçmişin gölgesiyle Orta Asya’daki varlığını sürdürmeye çalışıyor. Çin, devasa ekonomik ağlarıyla ekonomi güzergâhlarını şekillendiriyor. ABD ise sahada yeni bir denge kurmaya gayret ediyor. Bölgede yumuşak gücünü kaybeden Türkiye de bu oyunda olabilirdi. Ancak son on yıldaki gerilemelerle birlikte Ankara, Orta Asya’da başat rol oynama ihtimalini büyük ölçüde yitirmiş durumda.

You may also like

Pasifik'te Barış Arayışları: Çarpışmadan Kaçmak Mümkün mü?

November 2, 2025
by Mehmet Demirbaş, published on 2 November 2025
Mehmet Demirbaş ABD başkanı Donald Trump'ın son Pasifik turunu değerlendirdi.

Trump ve Yeni Kapitalizm

September 18, 2025
by Mehmet Demirbaş end Haşim Tekineş, published on 18 September 2025
Kapitalizmin merkezi Amerika'da devlet ve piyasa ilişkileri yeniden şekilleniyor. Mehmet Demirbaş ve Haşim Tekineş bu hafta kapitalizmin geçirdiği bu değişimi ve küresel etkilerini tartıştı.

Amerika'nın Katar ve Polonya Sınavları

September 11, 2025
İsrail Katar'ı vurdu. Rus İHA'ları ise Polonya hava sahasını işgal etti. Amerika'nın tepkisi ne olacak?
by Mehmet Demirbaş and Haşim Tekineş, published on 11 September 2025