Hay’at Tahrir al-Sham (HTS) faces significant challenges in governing Syria's deeply fractured society. Several reports of arbitrary killings of Alawites and skirmishes between different sects show that the Syrian government is in the early phases of power consolidation. Despite the many uncertainties clouding Syria's future, the Turkish government is fully committing its support to the country’s new government.

The fall of the Assad regime marks a critical juncture in regional geopolitics, fundamentally altering the dynamics between Turkey and Israel. Historically, their relationship has oscillated between pragmatic alliances and ideological rifts. Yet, with their common enemy removed, the regional balance of power has shifted, creating new challenges and testing the resilience of their already fragile ties.

Both Hay’at Tahrir al-Sham (HTS) and the YPG are classified as terrorist organizations by Turkey, yet these two groups have consolidated power across the Syrian landscape in the last couple of weeks. Nonetheless, the joy has been palpable both among Turkey's decision-makers and within the broader public, following the triumph of the HTS.

Syrian rebel forces launched their largest offensive against the Assad government in years on Wednesday, capturing Aleppo and advancing south toward Hama. While it is clear that Ankara had prior knowledge of the Syrian opposition’s offensive, dubbed "Stopping the Aggression," it appears to have underestimated the scale and rapidity of the regime’s collapse in Aleppo.

Kültürel Dönüşüm Türkiye ve İsrail hariç Ortadoğu’daki ülkelerin zenginliklerinin ana kaynağını petrol ve doğalgaz üretimi teşkil ediyor. Ne var ki, elektrikli arabalar ve yenilenebilir enerji kaynaklarının yaygınlaşmasıyla birlikte fosil kaynaklara olan talep azalıyor. Bu durum, Arap ülkelerini petrole bağımlılıktan kurtulmak ve ekonomilerini çeşitlendirmek için alternatif projeler üretmeye itiyor.

Tunus’ta seçim sandıkları yarın (6 Ekim) yeni Cumhurbaşkanını seçmek için bir kez daha halkın önüne konuluyor. Son yıllarda ifade özgürlüğünün kısıtlanması, sivil toplumun hareket alanının daraltılması, muhalif siyasetçi, düşünür ve aktivistlerin baskılanması, siyasal süreçlere katılımın sınırlandırılması gibi tek adam uygulamalarının sistematik hale gelmesi dikkate alındığında, Tunus’ta 6 Ekim seçimlerinin özgür, adil ve şeffaf koşullarda gerçekleşeceğini söylemek imkansız.